23 Ekim 2016 Pazar

16. İnsan Yönetimi Kongresinden Notlar

Haliç Kongre Sarayı 20-21 Ekim tarihlerinde PERYÖN tarafından düzenlenen 16. İnsan Yönetimi Kongresi’ne ev sahipliği yaptı. Başta insan kaynakları profesyonelleri olmak üzere, iş dünyasından isimlerin, firmaların, öğrencilerin ve “insan yönetimi” ile ilgili söyleyecek/dinleyecek birşeyleri olan herkesin yoğun ilgi gösterdiği kongreye emeğini, desteğini esirgemeyen-başta PERYÖN olmak üzere- herkese teşekkür ederek başlamak istiyorum yazıma. Bu tür organizasyonlar bilgiyi paylaşmak, iletişimde olmak, ilham almak, vizyon katmak gibi faydalarıyla hem bireysel hem de toplumsal gelişimimiz için çok önemli.

Zaman zaman çakışan oturumlar arasında seçim yapmakta zorlanıp o salondan diğerine koşturduğum, dolu dolu geçen bu iki günün bütün detaylarına Turuncu İK’da değinmem ne yazık ki mümkün değil. Bu yüzden ben, önce “bende” iz bırakan detaylara yer verip sonra İnsan Yönetimi kongresinin “bana göre” in ve outlarına değinmeyi tercih edeceğim.

İşte bende iz bırakanlar:

  • Judith Malika Liberman’ın anlattıklarını oldukça etkileyici buldum. “Sen hikayeyi dönüştürürsen, hikaye de seni dönüştürür”diyen Liberman’ın dinlemek ile ilgili söyledikleri de çok özeldi: “Yüzyüze geldiniz anlar kutsaldır. En iyi dinleyici sinemada; cevabı planlamıyorsunuz, ben noktasına gitmiyorsunuz, tamamen kendinizi veriyorsunuz.” Ve eminim pek çok dinleyici de benim gibi dudaklarında çilek tadıyla ayrıldı oturumdan: “Yukarıda kaplan, aşağıda yılan varken soluna bak, belki de bir çilek var!”
  • İdil Türkmenoğlu’nun oturumu merak ettiklerimdendi. Türkmenoğlu, İK’nın değişen sorumluluklarına değindi: “Pozitif yönetim kültürü yaratmak, çalışanların sağlığını, güvenliğini, onurunu korumak, eşitlik ve adaleti sağlamak, yetenekleri bulmak ve yönetmek, etik liderlik yapmak, üst yönetim ekibinin iyi çalışmasını sağlamak”.


  • “Her problem bir girişimdir” diyen Veysel Berk’in enerjisi, dinamizmi, girişimciliği, tutkusu ile herkesi kendisine hayran bıraktı. Boğaziçi Üniversitesi’nden Amerika’da master ve diplomaya, ışık mikroskopundan, teknoloji şirketi kuruculuğuna, ordan web üzerinden kurduğu temizlik şirketine, sonra çaycılığa, yemekçiliğe ve paypall’a uzanan kariyer/ girişimcilik öyküsünü anlatırken o kadar samimi ve bizdendi ki, sanırım bu yüzden o kadar çok akılda kaldı, alkış aldı.
  • David Clutterbuck yetenek yönetimini irdelediği konuşmasında ezber bozduran görüşlere yer verdi: “..Kahve makinesi gibi parayı atıp lider alamıyorsun. İnsanları lider yapan şeyler genellikle sınırlandırılamayan şeyler.” Clutterbuck, yetenek yönetiminde lineer değil kompleks sistemlere ihtiyaç duyduğumuzu belirterek bugün artık yetenek havuzu değil, yetenek boru hattına, dalgasına, dinamizme gereksindiğimizi vurguladı.
  • Çağlayan Aktaş esprili sunumunda elektirik ve kimyasalların önemine, hormonlarımızın “anlam bulma”daki yerine değindi.
  • Farklı kültürlerin özelliklerini kendine has uslubuyla anlatan Mehmet Kocabaş’ı dinlemek her zamanki gibi çok keyifiydi, Elmar Kronz ise VUCA dünyasında değişen lider gelişim programlarına ve öğrenme stratejilerinden bahsetti.
  • Louise Chester ile “mindfulness”ı deneyimleyemeye çalıştık, Yüce Zerey ile Fabrika ayarlarımıza döndük. Profesyonel hayata geçişte geçtiğimiz aşamaları Zerey’in mizah dolu sunumuyla inceleme fırsatı bulduk.


  • Yankı Yazgan ve Sedef Kabaş’ın “Bu Şartlarda Yaşamak” isimli oturumlarında salon tıklım tıklım doluydu. Dış dünyayı nasıl etiketlediğimizin olaylarla başa çıkma şeklimizi etkilediğini kaydeden sürükleyici konuşmaları, kalabalığın hakkını verdi.

Kendim adına kongreden, farklı fikirlerle, paylaşımlarla, imzalı kitaplarla başka firma ve hayatları keşfederek çıktım diyebilirim. Bol bol da kitap önerisi topladım, bazen de zaten aklımda olan bazı kitapları okumakta kararlılığımı artırdım:) Masal Terapi, İşte Kahkaha, Muazzam Muazzez bunlardan bir kaçı.

Gelelim kongrenin “bana göre” in ve outlarına...

In
Out
Dinamik, hareketli, içten oturumlar
Hazırlıksız olduğu anlaşılan oturumlar, kağıttan okunarak yapılan sunumlar
Farklı konulardan bahseden konuşmacılar
Dönüp dolaşıp aynı şeyi söyleyenler
Yabancı olduğu halde tatlı farklı aksanıyla Türkçe konuşma yapanlar, İngilizce sunum yapıp gülümseyerek Türkçe selam verenler
Türk olan ama yabancı dilde sunum yapmakta direnenler
Gelen geribildirimler doğrultusunda yemek organizasyonunu iyileştirme çabası
Ayaküstü yer bulamadan yenilen yemek yüzünden kaçırılan paralel oturumlar
Ulaşımda yardımlaşma çabası
İstanbul’un gerçeklerini inkar eden bireysellikler
Kullanıcı dostu akıllı uygulamalar, sosyal medyayı aktif kullanmak
Teknolojiyi ve sosyal medyayı dikkate almamak

Paylaşarak büyüyeceğimiz, birlikte gelişeceğimiz nice kongrelerde buluşmayı diliyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder